
Lakin Golpinarli'nin bu kitabi, bir sozluk olmasina ragmen seni o malumatfuruslugun cirkin kendinibegenmisliginden, "Ene (Arapca, ben) tahtinda oturmak"tan alikoyacak arifane dunya gorusunu haiz oldugundan, pek sahane bir kaynak. 80 yila yakin yasamakligin ve okuyup yazmakligin nihai ve azami eseri. Maddelerden pek cogu hizlica gecmeyi gerektirecek kadar harc-i alem olmasina harc-i alem; ama bir de pek kullanimda olmayan, ya da cokca kullanildigi halde arkasindaki anlam unutulmus olan maddeler var ki, bazilarinin kaydini dusmek istedim.
Mesela bu yukarida sarf ettigim "Ene tahtinda oturani irsad mumkun degildir" lafzi gibi. Ya da abdallar/dervislerle ilgili olan kimisi:
-"Dag yurumezse abdal yurur", demis pirlerden biri - ki kitapta Nasreddin Hoca'ya isnad ediliyor. Yeri gelmisken Nasreddin Hoca'nin Turkiye'deki algisinin kadilikla hocalik arasinda bir yerde olmasina karsin, Iran'dan Ozbekistan'a uzanan bir diyarda Molla Nasreddin'in bir Sufi seyhi olarak kabul gordugunu de soylemek lazim. Hikaye bu ki, muridleri Hoca'dan keramet gostermesini istemisler ve ona demisler ki, haydi su karsidaki dagi cagir da buraya gelsin. Hoca baslamis "gel ya mubarek" diye dagi cagirmaya, ama bakmis dagdan ses seda yok, baslamis daga dogru yurumeye. "Hayirdir hoca, ne yapiyorsun" diye soran muridlerine de dil cabuklugu marifet isbu lafi edivermis. Bununla alakali bir de "Seyh ucmaz muridleri ucurur" sozu vardir, kitapta bahsi gecmiyordu, ama eklemek istedim.
-Azeri aksaniyla "Agac bar verende basin yere salar" lafi da ilim ve irfan sahipligini tevazu vadisinde kullanmanin onemine isaret eden bir baska guzel laf. "Bar" Orta donem Farsca'sinda meyve demek bu arada.
-"Agzina tukurmek" deyimini, keramet sahiplerince icra edilecek tukuruk ve uflemenin sagaltici etkilerinden bahisle acikliyor. Hatta bir hikayesi de var bununla ilgili: Dervis'in birinin gun icinde okuyup uflemekten artik tukurugu tukenmis. Cocugunun derdine derman olamayacagini gorup dervise cemkiren adama Dervis ne dese begenirsin (bu kaliba hastayim, bir de Dede Korkut'ta vardir "gorelim hanim ne soylemis" diye bir baska kalip, onu da kullanmak farz): "Maye, maye-i Muhammediye'den olmadiktan sonra, tukursen degil ya, siksen bes para etmez!"
-Efendime soyliyeyim, Suleyman il Magnifico zamaninda, Safevi tehlikesi nedeniyle uzunca bir suredir Sunnilesme yolunda adim atan devletin teknik takibatina takilmis Bayrami tarikatina mensup sairlerden Ahmed Sarban'in hos bir dizesi de kitapta yerini almis: "Bilmek istersen eger mesreb-i dervisani / Sevenin bendesiyiz (kulu), sevmeyenin sultani!"
-Babamin zaman zaman kullanmaktan zevk aldigi, lakin tam halini bilmedigini kitap vesilesiyle fark ettigim guzel bir baskasi da su: "Sapa emek versem olur mu seker / Cinsini siktigim cinsine ceker"
-Kaygusuz Abdal'dan da cokca bahis var elbet kitapta. Ozellikle mevzu esrarla ilgili maddelere geldiginde ornekler bir anda Kaygusuz'dan gelmeye basliyor - ki esrara verilen yuzlerce addan birinin Kaygusuz olduguna da yine bu satirlarda rastladim. Efendim, maddemizin adi Cur'a. Esrar cekilen kabak manasina geliyor, sanirim o devirlerde henuz bong icad edilmemis. Kaygusuz'un insana korku veren satirlariysa soyle: "Allah Tanri Yaradan / Gel icegor Cur'adan / Yar ile Yar olagor / Agyar (baskalari) kalksin aradan"
-Tasavvuftaki "Zaman" mefhumuna dair ozet gecip hakli oldugu bir kisim da mevcut. Golpinarli'nin. "Dem bu dem, saat bu saat" der Sufiler, onemli olan an'dir, zira zamanin kendisi aslinda milyarca "an"in an be an akisidir. Butun kainat, yanisi yaratilmislar, her yeni anda Tanri katindaki hakiki var olustan yeryuzundeki golgelere gelmekte ve yine ayni zamanda ona donmektedir. Bu daimi hareket ve akis halinde, alemin bir ani, bir sonrakiyle ayni degildir. Sufi icin, alem, o hangi andaysa, o demin alemidir. Hem bosa dememisler: "Sufi vaktin ogludur"
-"Haydan gelen huya gider"deki hay ve huyu gundelik telafuzda hizli soylemekten anlami kaciriyoruz, zabt etmek lazim ki onlar Hayy (olmeyen, ezeli ve ebedi) ve Hu'dur (Huva, Arapca O). Meali, Allah'tir; her sey ondan gelir ve yine ona doner.
Kitap yakin zamanlarda - 2005 galiba - yeniden basilmis, internette buldugum kapak resmi de bu yeni basima ait. Lakin baska resim mi bulamamislar, baya sasirdim. Jim Morrison suretli bir adamin Baba Zula frontman'i kiligindaki kompozisyonu Golpinarli ve Tasavvuf icin kullaniliyorsa, ben iste buna post-modernizm derim arkadas.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder