Temmuz 11, 2010

Efter Brylluppet (After the Wedding)

Oluyorken olamamis, iyi kalpli izleyicinin beklentilerine yenik dusmus gibi hissettim Jacob - ki yine bir baska Mads Mikkelsen performansiyla karsi karsiyayiz - ne yonde karar verecegini acik ettiginde. Oysaki ters yonden istikamet halindeydi hikaye: Cocugundan yillarca haberi olmayan ve hayatini baska memleketlerin cocuklarina adayan bir baba, yillar sonra, emekci baba tarafindan cagrilip, bu varsil adam tarafindan cocugun bundan sonraki hayatinda ona goz kulak olmasi teklif edilirse ne yapar? Ustelik emanet edilenlerin icinde, cocugun annesi, yani malik babamizin eski sevgilisi, emekci babamizin karisi da varsa? Ve de tum bunlar, yaklasmakta olan bir olum nedeniyle oluyor ama olmeye giden iyi kalpli-tas gorunuslu varsil adam, tum bu iyilik tekliflerinin yaninda, pek tabii her insan gibi, olmekten delicesine korkuyor, "olmek istemiyorum!" diye once icten ice ardindan ciglik cigliga bagiriyorsa?
Yonetmen koltugunda Susanne Bier oturuyor; ama hikaye ve senaryoda yine Anders Thomas Jensen imzasini goruyoruz. Kendisinin daha once izlemis oldugum iki filmindeki yogun kara mizah bu filmde kendini cok sinsice ilerleyen yogun bir drama birakmis. Karakterlerin her birinin sahip oldugu hikayeler ayrica islenmeye deger; ama bunun filmin temel odak noktasini bulaniklastiracagi korkusuyla hemen hemen hepsi ya kisaca gecistiriliyor ya da filmin bir aninda gosterilen bir daha donulmeyip orada birakiliyor. Bunun icin filmin mimarlarini suclayamam; soz gelimi Anna-Christian iliskisine, ya da Helen-Jacob mazisine zaman ayirmak cok seyler de goturebilirdi; ama yine de boylesi bir "her seyin yerli yerine oturdugu ve herkesin olduklari yerden azami memnun olduklari" mutlu son, bu filmin hikayesinin ve sormaya calistiklarinin agirligi yaninda biraz guduk kaliyor. Ha, bir de film 2007 Oscar odullerinde, Pan's Labyrinth ve Auf der Anderen Seite gibi iki olaganustu filmle kapismaya layik gorulmus Akademi tarafindan. Oyle de bir film, hakkini yemeyelim simdi.


Hiç yorum yok: