
Dini butun birisi icin hidayete ermenin yolunun ancak Tanri'ya sorgusuz inanmaktan gectigini hissettirebilecek denli deruni bir film olabilecegi gibi dini eksik ve yarimlar; ama yine de dunyayi pozitivist sekulerler gibi matematik/mekanik dil uzerinden kavramaktan imtina eden benim gibi "yine de bir inanc mumkun" insanciklari icin hem matrak hem de anlamli bir film Adem'in Elmalari. Hikayesinin nasil gelisecegi ve sonuclanacagi henuz filmin basinda kolayca anlasilsa ve hikayenin kendisi oyle ahim sahim olmasa da; catiskilari, mucizeleri, diyaloglari, abdurdlukleri, semavi referanslari, yazarca izlekleri ve hepsini 90 dakika icine sigdirabilmesiyle gonlumu ilk bu filmiyle feth etmisti Anders Thomas Jensen. Hikayeyi burada fas edip keyif kacirmanin anlami yok; ama gordukleri karsisindaki saskinlikla pilini pirtisini toplayip baska bir yerde meslegini icra etmeye yol alan pozitivist Doktor'un da dedigi gibi, "hastalarin olmedigi, kafasindan vurulan insanlarin hastane bahcesinde hamburger yiyip guneslendigi" bir diyar burasi. Lakin fantastik degil pek, ya da "bunlar yalniz filmlerde olur Nalan" denilen her film kadar fantastik. Ama bunun otesinde, komik de. Rehabilitasyon ve sosyal hizmet amaciyla bir kilisede belli bir sure kalmasi gereken bir adet Neo-Nazi, kilisesinin ortasinda bir neo-nazi tarafindan agzi burnu kirilan bir adet rahip, yanlis bir hakem karariyla hayati kaymis ve akabinde kendini alkole ve kleptomaniye kaptirmis bir adet eski tenisci, Suudi Arabistan'daki topraklarini isgal etmis petrol sirketinden intikamini benzin istasyonlarini soyarak alan bir adet terorist ve Endonezya'da yattigi erkekten hamile kalmis seks duskunu bir kadin bir araya ne kadar getirilebilirse o kadar getirilebilmis tuhaf bir karisim. Ama her seyin mantikli olmasi da gerekmiyor ya! Kapanis, maruz kaldigi onca ilahi sinava ve cezaya ragmen inancindan vazgecmeyen Hz. Eyub misal rahibimiz Mads Mikkelsen'den gelsin: "Bu dunyada herkes mantigini kullansaydi hepimiz coktan yok olmustuk!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder